İNSANLIK ANITI
İnsanlığa karşı işlenen suçlar, savaşlarda çekilen tüm acılar, katliamlar, insanlık vicdanında kanayan bir yaradır.
Bu acının gözyaşları günümüzde de akmaktadır. Teknolojideki ilerlemeler kitle imha silahlarını da getirmiştir. Bir dünya savaşı insan neslinin yok olmasına, doğal dengelerin tamamen bozulmasına neden olabilir. Şimdiden, bozulan dengelerin yıkımlarını yaşıyoruz. Atom kalkanı yerine hepimizin el ele verdiği barış kalkanı oluşturmalıyız.
İnsanlık vicdanında savaşları mahkûm etmeliyiz.
Daha çok barış anıtları yapılmalı, daha çok barış şiirleri yazılmalı, resimleri yapılmalı, türküleri söylenmeli, insani değerleri ve dostlukları yücelten yapıtlar hazırlanmalıdır.
Yaratıcılığımızı bu yönde yoğunlaştırmalı, yüreklere vicdanlara ulaşmalıyız. Çocuklarımızı kin, nefret, şiddet, kan, intikam, düşmanlık kavramlarıyla kuşatmamalıyız. Onların umut ve sevgi dolu yüreklerini ağırlaştırmamalı, insan olmaya özendirmeliyiz. Sevgiyle kucaklayıp sevgiyle beslemeliyiz. Kalpleri barışa kanat çırpsın, tüy kadar hafif olsun. Ancak böylece insan olma yolunda yürüyebilirler.
İNSANLIK ANITI YAPIM AŞAMALARI
Başbakan farıcıma ucube dedi.
Halbuki müsade etselerdi kanadını, tüyünü düzüp keklik olacaktı. Başbakan onun keklik olacağını göremedi, onu okuyamadı.
Aslında haklı sanat düz, politik mantıkla anlaşılacak, idrak edilecek ve giderek dilde ifadesini bulacak birşey değil. Heykel sanatı form diliyle konuşur. Bu dili öğrenmek, alfabesini, kodlarını çözmek bir kültür ve görgü işidir. Bir uğraşı ve eğitim gerektirir. Politik arenanın çirkinliği, herşeyin politik rant sağlayan bir meta olarak algılanması ve maalesef sanatın da acımasızca ve kaba bir şekilde bu arenaya çekilmek istenmesi Türkiye sanatı ve sanat kültürü adına bir kayıp, bir düşmanlıktır. Başbakanımız vicdanını göğsünde taşımıyor, iktidar koltuğunun arkasında saklamış, görünmüyor. Görünen ve gösterdiği yalnızca güç…
Devamı…
Heykele nasıl bakılır:
Örneğin bir duvara bakar gibi bakılmaz. Bir resme, fotoğrafa bakar gibi de bakılmaz, çünkü heykel üç boyutludur. Önü arkası var, yanı var, yönü var, altı var, üstü var. Biraz zahmet edip etrafında döneceksiniz. Hele bu heykel şehrin terası gibi bir yerde duruyorsa bir zahmet yürüyeceksiniz. Şehrin çeşitli akslarından nasıl görünüyor, kaleye giden yoldan, kaleden, çayın kenarından, köprüden, karşı yamaçtan nasıl görünüyor bakacaksınız. Bu zahmetten sonra kütleler arası bir ilişki kurar, aradaki boşlukların plastik bir mekana dönüştüğünü, boşluğun anlam kazandığını, mekanda heykelin bir cazibe alanı yarattığını fark edersiniz belki. O da ancak ruhunuz temizse olabilir. Hani Hıdır’la Ellez’in karşılaşmasından çıkan ışığı yalnızca kalbi safların, kirlenmemişlerin gördüğü gibi. Ön yargılarla, kafadaki putlar ve ucubelerle bakarsanız; hep aynı şeyi, aynı ucubeyi görürsünüz.
Devamı…
